Ölümcül Hastalıklardan Kurtulan 10 İnanılmaz İnsan

Herkes hastalıkların ölümcül olabileceğini bilir. Her yıl ölümcül patojenler sağlıklı bireylere bulaşıyor ve onları hasta ediyor. Tıp ne kadar ilerlese de bu hastalıklar hayatlarını tehdit ediyor. Ancak bazen yaşlılar, savunmasız insanlar ve hatta doğmamış bebekler bile bu katiller tarafından enfekte ediliyor. Bazen umut, beklenmedik şekilde, bu insanların yaşamak için mücadele etme yeteneğini geri kazandırabiliyor.


10- Beyin Yiyen Amip (Parazit)


Arkansas eyaletinde yaşayan 12 yaşındaki Kali Hardig yüzmeye gitti. Bu yaptığı "Naegleria fowleri" denilen nadir bir parazitin vücuduna girmesine sebep oldu. Burnundan giren parazit, beynine gitti ve orada beynini yemeye başladı. Kali Hardig, akşam ateşlenmeye ve kusmaya başladığında annesi onu aceleyle Arkansas Çocuk Hastanesi'ne götürdü. Orada doktorlar tarafından yapılan incelemede ailesine acı haber verildi.  Birincil amibik meningoensefalit (PAM) yüzünden hayatta kalma şansı %1'den daha azdı. N. fowleri enfeksiyonu kayıtlara geçen en kötü enfeksiyonlardan biriydi. Kali, ventilatör olmadan tek başına nefes alamıyordu. Kali'ye, dünyada sadece iki kişinin kurtulmasını sağlayan aynı anti-fungal (mantar) ilaçlar verildi. Enfeksiyon çok nadir görülüyordu ve birçok doktor hayatı boyunca hiç karşılaşmamıştı. Bu yüzden ekip Kali'ye hiç denenmemiş, sıradışı bir yöntem buldu. 

Vücut sıcaklığını düşürmek, genellikle beyin travması geçiren hastalarda uygulanan hastalığın beyinde yayılmasını önleyen bir teknikti. Ayrıca, meme kanserinde kullanılması için tasarlanmış, mikropları da öldürebilen deneysel bir ilaç verilecekti. FDA (Amerikan İlaç ve Gıda İdaresi) tarafından halen onay bekleyen "Miltefosine" ilacı Kali'ye verildi. Birkaç gün sonra testler parazitin yok olduğunu gösterdi. 

Miltefosine erken teşhiste işe yarayabilen bir ilaçtı ve anti-fungal(mantar) ilaçlar onun kafa basıncını kontrol edebilmişti. Ama FDA tarafından onay bekleyen ilaç, üç yıl önce aynı enfeksiyona sahip çocuğu kurtaramamıştı. Enfeksiyonun şiddeti göz önüne alındığında Kali'nin de aynı kaderi yaşaması gerekirdi. Ama 22 gün mücadele ettiği yoğun bakımdan sağ çıkıp evine sağlıklı bir şekilde gidebildi. 

9- Katie McGuire


Katie McGuire daha annesinin rahmindeyken sadece altı bebeğin hayatta kaldığı ölümcül bir durum yaşadı. Scotland'ta yaşayan annesi Rosalin'in hamileliği yarılanana kadar doktorlar bir şey fark etmedi. Daha sonra doktorlar Katie'nin kalbinin olması gereken oranın 3'te 1'i kadar attığını fark ettiler. Bu anti-Ro La denilen nadir bir durumdur. Annede, herhangi bir tedavi olmaksızın antikor gelişir ve bu da bebeğin kalbine zarar verir. Durum tedavi edilmediği takdirde ölüme neden olur.

Doğumdan sonra bebekleri aşamalı olarak tedavi etmek tek yoldur. Ama Katie'nin durumu problemliydi. Çünkü Katie, çok hastaydı ve gebeliğin 23. haftasında rahim dışında kalmak için çok gençti. Doktorlar ABD'de beş çocuğun daha aynı sorunu yaşadığı ve annelerine kortikosteroid verildiği zaman hayatta kalabildiklerini öğrendi. Bu bebeklerin antikorlardan daha az hasar almasını sağlıyordu. Bu yüzden Katie'nin annesi Rosalin'in hamileliği süresince kortikosteroid verildi. Rosalin'in hamileliği bittiğinde 77 doz steroid almıştı. Ayrıca Katie'ye doğduktan sonra kalp pili takılması gerekiyordu. Ama o anti-Ro La'yı yenen ilk İskoç bebek oldu. 

8- Patrick Abram Jr.



2010 Nisan'da babayla oğlu -Patrick Abram- birlikteyken, genç adam boğazının ağrıdığını söyledi. Endişelenen babası, belirtilerin sadece bu olmadığını fark etti. Patrick'in çenesi ve sol ayağı da şişmişti. Ve gözlerinde hafif sarılık da vardı. Babası hemen onu hastaneye götürdü. Hastanede Patrick'e ölümcül ve nadir görülen Lemierre’s Sendromu teşhisi konuldu. 


Kısaca Lemierre’s Sendromu'na ölene kadar devam eden sürekli boğaz ağrısı denilebilir. Bademciklerin yakınında ciddi bir iltihap oluştuğu zaman görülebilir. Bir kan pıhtısı formunda juguler ven (şah damarı) ile mikroplar çok yakındır. Tıbbi müdahale olmadan koparsa ya da delinirse, bakteriler vücudun içine dağılır. Her vaka farklı olsa da tüm büyük organlar saldırı altındadır ve sonradan zarar görebilirler. Hatta beyin bile güvenli değildir. 


23 yaşındaki Abram'ın kafa basıncının düşmesi için kafatasına delik açıldı. Bir ay yoğun bakımda kaldıktan sonra birkaç ay daha damar içi antibiyotik tedavisi gördü. Ve sonunda hastalığı yendi. 


7- Eric Majusiak



28 yaşında yeni evli Eric Majusiak aktif bir avcıydı ve Amerikan Kolordusunda mutlu bir mühendislik kariyeri vardı. Hayatı çok güzeldi. Fakat bir süre sonra eklemlerinde ağrılar başlamıştı. İyice artan ağrılar yüzünden hareket edemez hale gelince hemen hastaneye kaldırılmıştı. Ve sonraki iki ay süresince, ekstrakorporeal membran oksijenasyonu (ECMO) denilen bir aletle tıbben felçli ve nefes alamaz halde hayata tutunmaya çalışıyordu. ECMO makinesinin ana görevi kana oksijen vermektir. Bu kritik günlerde, ECMO denilen makine sayesinde nefes alabiliyordu. Ayrıca bu kadar uzun süre ECMO'ya bağlı kalıp akciğer nakline ihtiyaç duymayan hasta olmuştu. 

Ardından Eric Majusiak'a hemophagocytic lymphohistiocytosis(HLH) tanısı konuldu. Bu hastalık, kendi bağışıklık sisteminin çok sayıda akyuvar üreterek agresif bir biçimde diğer hücreleri tahrip etmesiyle oluşuyordu. Bu nadir görülen ve yıkıcı olan otoimmün bozukluk organlara zarar vererek, tümör oluşmasına sebep oluyordu. Bu hastalık yeterince moral bozucu değilmiş gibi Eric'in HLH'nin sebep olduğu ikincil bir hastalık olan "Still Hastalığı"na da sahip olduğu ortaya çıktı. Doktorlar, Still hastalığı'nın eklemlerde ağrıya sebep olduğu ve hareketi engelleyici türde olduğunu düşünüyordu. 

Ama Eric Majusiak bu kadar kötü habere rağmen dayandı. Doktorların %5 hayatta kalma şansı olduğunu prognoz etmesine rağmen Eric, nasıl konuşulacağını, nefes alacağını, yürüyebileceğini kendi kendine öğrendi. Ve, kemoterapiye, güçlü steroidlere, akciğer diyalizine katlandıktan sonra başına gelen kötü günlerin tam 4 ay sonrasında Mayıs 2012'de taburcu edildi. Ağustos ayında ise işine geri döndü. 

HLH'nin tedavisi yoktur. Ve Eric Majusiak, HLH'nin getirdiği ağrı ve sertlikle yaşamaya devam ediyor. Eric Majusiak, iki yıl olunca böyle bir kan hastalığı olup hayatta en uzun kalan insan olacağını söyledi. Ama bu yazı yazılırken bile, o çoktan üç yılı doldurmuştu ve saymaya devam ediyordu...

6- Ölümcül Su Teresi



Güney Afrika'da nadir görülen bir hastalık aynı anda iki kadını birden vurdu. İnsan Fasioliazis veya karaciğer çürüklüğü denilen bu hastalık en son 1964 yılında kayıtlara geçmişti. En son kurbanları da dahil; isimsiz vakalarla birlikte toplam 5 vaka görülmüştü. 2 kadında görülen en son vakada, kadınlardan birisi Plettenberg Bay'da aşçıydı. Diğeri ise yaşlı bir emekliydi. İkisinin de ortak yanı, çiftlik tezgahlardan satın aldığı kontamine olmuş (kirlenmiş) su teresinden yemesiydi. Su teresi, karaciğer yassı kurdu -liver fluke- denilen bir parazit taşıyordu. Bir kez yutulduğu zaman kanın içinde gezinip, karaciğere yerleşiyor ve orada çoğalıyordu. Parazit; su teresi, karahindiba yaprakları, kuzu marul ve nane gibi bitkilere tutunur ve mutfakta suyla yıkanarak yok edilemez. 

Hastalık çok nadir görülür ve neredeyse bir nesildir hastalığa rastlanılmamıştır. Doktorlar, hastalığın parazit yüzünden olduğunu tespit etmeden önce birçok test yapıp, birçok fikir ürettiler. Teşhisi koyduklarında ise, hastalığın Güney Afrika'da çok az görülmesinden dolayı "Triclabendazole" denilen gerekli ilacın bulunmadığını ve New York'taki Dünya Sağlık Örgütü tarafından doğrudan ithal edilmek zorunda olduğunu bildirdiler. 73 yaşındaki yaşlı kadın kurtarılmıştı ama aşçı için çok geçti. Hastalığın teşhisinden iki ay sonra öldü. Tıbbi olarak ölümcül bir hastalık olarak görülmese de insanların karaciğerini tahrip ettiğinden dolayı tehlikelidir (sığırlar da bu hastalığa yakalanabilir). 

5- Ken Estep



Hayatında çok az hasta olan Ken Estep, ailesiyle yaptığı tatilden sonra grip olduğunu düşünüyordu. Emekli Estep, halsiz ve yorgun hissediyordu. Bir kliniğe gittiğinde doktorlar, grip olmadığını söyledi. Birkaç gün sonra nefes zorluğu yaşamaya başlayan Estep, kliniğe tekrar gittiği zaman doktor onu başka bir hastaneye sevk etti. Estep'in sağlığı günden güne kötüleşiyordu. Acil serviste yapılan ilk incelemede, Ken Estep'in Amerika'da da 1976 yılında Lejyon Kongresi'nde 29 kişiyi öldüren pnömoninin acımasız bir çeşidi olan "Lejyoner Hastalığı"na yakalandığı ortaya çıktı.  

Hastalık Estep'in iki akciğerine de yerleşmişti. Doktorların tıbbi görüşü, Estep'in kendi isteğiyle komaya sokularak ventilatör cihazına bağlanmasıydı. Ama Estep bunu yapacak değildi. Bir hafta sonra uyandığında birkaç günlüğüne eve gitti.  Bu arada başka bir hastaneye sevk edilmesinden para alınması onu şaşırtmıştı. Ayrıca hayatı boyunca oksijen maskesine ihtiyaç duyacağı söylense de o bunu yapmadı. 

Bu hastalığın Estep'e nasıl bulaştığını söylemek zor olsa da  ailesiyle tatil yaparken otelde kaldığı zamanlarda; havuzdan, sıcak küvetten, duş başlığından veya klimadan hastalık kapabileceği düşünülüyor. Legionella bakterilerini solumak, hastalığın vücuda girmesine ve Lejyonerla pnömonisi oluşmasına sebep oluyor. 

4- Abigail Beutler




Abigail Beutler, daha annesini tekmelerken, ailesi acı gerçeği öğrendi.  "Potter’s Sendromu" yüzünden ölüyordu... Beş aylık fetüsün böbrekleri yoktu. Ama sorun bu kadar değildi. Böbrekleri olmadığı için bu zamana kadar fetal idrar üretememişti. Neredeyse hiç amniyotik sıvısı yoktu. Amniyotik sıvı olmadan, Abigail'in akciğerleri de gelişemezdi. 

Ama Beutler ailesi kızları Abigail'i hayatta tutmak için deneysel bir tedaviyi onayladı. Baltimore'daki Johns Hopkins Hastanesi'nde Abigail'in annesinin rahmine haftada bir tuzlu su çözeltisi enjekte edilerek fetüsün akciğerleri geliştirmek istendi. Beşinci enjeksiyondan bir gün sonra bebeğin erken doğumu gerçekleşti. Abigail akciğerlerinin sağlıklı olduğunu kanıtlarcasına çığlık atıyordu. Doğumunun ardından "Potter sendromu"nun tedavisi için eksik böbreklerinin yerini tutması amacıyla diyalize başlandı. Böbrekleri hala olmadığı için diyalize ihtiyaç duyuyordu. Abigail, yeterince büyüdüğünde böbrek nakli de yapılacak...


3- Monica



Monica'nın çilesi bebeğini doğurduktan sonraki saatlerde ateşle başladı. Sezaryan ile doğum güvenle gerçekleşmişti halbuki. İlk başta, Monica'nın ateşinin sadece hormon yükselmesi yüzünden olduğu düşünülmüştü. Ama birkaç gün sonra "Necrotizing fasciitis" teşhisi konuldu. Et yiyen bakteri yüzünden doktorlar bir günde onun rahmini, yumurtalıklarını, safra kesesini ve bağırsağının bir parçasını çıkarmak zorunda kaldılar. Dört hafta sonra, her iki kolu ve bacakları da kanındaki bakteri yüzünden enfekte oldu. Monica, dörtlü ampütasyonu kabul ettiğini doktorlara söyledi, ameliyattan sonra evine gidip hayatına devam etmek istiyordu. Ama ampütasyondan sonra birkaç ay daha hastaneye yatırıldı. 37 cerrahi operasyon daha geçirdi. O sırada hastanenin şapelinde yenidoğan bebeğinin babasıyla evlendi. Ve fizyoterapi de gördü. Monica Noel zamanında evine geri döndü. O büyük kızının saçlarını örmek gibi küçük şeyleri özlüyor. Birçok insan Monica'nın durumunu görmezden geliyor. 

2- Paul Gaylord



Paul Gaylord, ev kedisine yardım etmenin, el ve ayak parmaklarına mal olacağını düşünememişti. Oregon'dan bir kaynakçı, kedinin bir fare yüzünden boğuluyor olduğunu görünce kediye yardım etmeye çalışıyordu. O sırada kedi ona saldırdı. Gaylord da maalesef kediyi vurdu. İki gün sonra, Gaylord kendini grip gibi hisseder şekilde uyandı. Doktor, "Kedi tırmığı hastalığı" diyerek onu eve gönderdi. Birkaç gün sonra, organ yetmezliği ve bol terleme ile hastaneye yatırıldı.

Hastalığın ne olduğunu anlamak için kedi mezardan çıkarıldı. ABD'de her yıl en fazla 10 vaka bildirilse de doktorların devlete karşı güvensizliği halen sürdüğü için hayvana kara veba testi yapıldı. Ve test pozitif çıktı. Ortaçağda 50 milyon can alan ve pire ile taşınan bu hastalık bugün çok azdır.

Doktorlar, 59 yaşında Gaylord'ın bir ay boyunca yoğun bakımda kalması gerektiğine karar verdi. Ayrıca vebanın neden olduğu hasar yüzünden el ve ayak parmaklarını kesmek zorunda kaldı.

1- Steve Burkes


Başka bir adamsa kendisini ısıran evcil hayvanının hayatını kurtardığını anlayınca ona teşekkür edecekti. Steve Burkes gece geç saatlerde ateşlenmişti ve "Yeni Amazon Yeşil Papağan Isırığı" ile alakalı olmasından şüpheleniliyordu. Steve'in eşi acil serviste ona refaket etti. Çiftin hastaneye bir nevi önlem amacıyla yaptığı yolculuk, onlar için kabusa dönüşecekti. 

İki gün boyunca doktorlar Pensilvanya Chester County'deki Jennersville Hastanesi'nde antibiyotik ve solunum cihazıyla Steve'i stabilize etmeye çalıştı. Kan basıncı akciğerleri yüzünden düşüyordu ve solunum cihazı işe yaramıyordu. Bu yüzden Steve, Philadelphia Jefferson Hastanesi'ne nakledildi. Durumu kritik olduğundan helikopter ile sevki sırasında hayatta kalabileceği düşünülmüyordu. Yine de o hayatta kalmayı başardı. Fakat akciğer fonksiyonlarının neredeyse tümünü kaybetmişti. 

Steve'in hastalığı garipti. Bir hastalık, başka hastalığı taklit ediyor gibiydi. Bütün testler negatif çıkıyordu. Steve, iki H1N1 hastalarıyla birlikte bir kanatta izole edildi. Çaresiz bir şekilde ECMO makinesine bağlanmıştı. 59 yaşında yüzde elli yaşama şansıyla bir hafta ECMO'ya bağlı kalacaktı.

Ardından Steve iyileşti. Steve'in iyileşmesi onun bilinmeyen hastalığı gibi ilginçti. O sadece bir hafta ECMO'ya bağlı kalmıştı ve bir hafta daha kalıp yeterince iyileşince tahliye edilecekti. Onun rehabilitasyon süresi ise sadece bir saat sürdü. Ve o hiçbir şey olmamış gibi hastaneden ayrıldı. Ardından doktorlar, bilinmeyen bir virüsün; onun pnömoni yapan virüsünü, akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS)'na dönüştürdüğünü öğrendiler. Steve'in papağını hayatını kurtarmıştı. Eğer o gece acil servise gitmeseydi, çoktan ölmüş olacaktı.

ÇEVİRİhttp://listverse.com/2015/05/28/10-amazing-survivors-of-killer-diseases/

Hiç yorum yok